Metin, markaların siyasete daha fazla dahil olup olmaması gerektiği konusunda küresel bir kararsızlık olduğunu, ancak çoğu insanın kişisel politikalarını ifade etmek için marka tercihleri yaptığını ortaya koyuyor. Edelman’ın 2024 Güven Barometresi: Markalar ve Siyaset raporu, 15 ülkeden 15.000 katılımcıyla yapılan bir anketin verilerine dayanıyor. Küresel katılımcıların %26’sı markaların siyasete daha fazla dahil olması gerektiğini söylerken, %20’si markaların siyasete fazla karıştığını düşünüyor. İklim ve adil ücret gibi konularda daha fazla fikir birliği var; katılımcıların daha büyük bir kısmı markaların bu konularda daha fazla şey yapması gerektiğini belirtiyor. Katılımcıların %60’ı kişisel politikalarına göre markaları satın aldıklarını, seçtiklerini veya kaçındıklarını belirtiyor, bu oran geçen yılki ankete göre iki puan artmış durumda. %78’i ise merkezlerinin bulunduğu ülkeler nedeniyle bazı yabancı markaları satın almayacaklarını söylüyor. Katılımcıların en büyük toplumsal korkusu ise seçim sonuçlarıyla ilgili endişeler (%79 bu konuda endişe duyuyor).
Bu makale, pazarlama alanında çalışanlar için önemlidir çünkü tüketicilerin politik eğilimlerinin marka tercihlerini nasıl etkilediğini gösteriyor. Pazarlamacılar, tüketici davranışlarını anlamak ve markalarının konumlandırmasını bu doğrultuda ayarlamak için bu bilgileri kullanabilirler. Özellikle iklim ve adil ücret gibi konularda daha fazla aksiyon almak, markaların tüketicilerle daha güçlü bir bağ kurmasına yardımcı olabilir.
